Yabancılar
Macit Selekler
“Sen de kimsin?”
“Yahu bırak şimdi; az kaysana…”
“Bir sigara keyfi yapalım demiştik halbuki!”
“Oscar! Sen çok tepede kaldın.”
“Pantolonla mı girseydim denize, daha çok şüphe çeker.”
“Sen bilirsin, yakalanırsak ben seni tanımıyorum.”
“Gömleğin nerede David, fanilayla berbat görünüyorsun.”
“Zarafet düşünecek halde değiliz Oscar…
ama bak şimdi kendimi kamufle edeceğim”
David denizdeki bir adama seslenir:
“Sir, sir! Buraya gelir misiniz, hatıra fotoğrafı çektiriyoruz!”
“Ben sizi tanımıyorum ki…”
“Ne olur gelin, kırmayın bizi…”
Adam yanaşır.
“David! Adama söyle mayosunun askısı düşmüş;
şüphe çekiyor, sanki kavgadan çıkmış gibi…”
“Sir, mayonuzun askısını azıcık çeker misiniz?”
“Hayır, ben böyle seviyorum.”
“Polisler geliyor David! Kes…”
Polisler:
“Şuradaki adamlar bize mi bakıyor?”
“Sanki…
… hey siz! Neye bakıyorsunuz?”
“Efendim, hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.”
“Öyle mi?”
“Evet…”
… … ….
“Fotoğrafçı nerede?”
“Fotoğrafçımız en başta, giyinik olan.”
“Siz Beyefendi, niye fotoğraf çekmiyorsunuz?”
“Henüz prova yapıyoruz efendim.”
“Nasıl bir prova bu?”
“Sizin gibi plajdan geçen beyefendilere -Nasıl görünüyoruz- diye soruyoruz.”
“Şapkalılar neyiniz oluyor?”
“Efendim, aramızda şapkalı-şapkasız diye bir ayrım yapmıyoruz.
Sırası gelen şapkayı takıyor.”
“Denizdeki! Niye mayonun askısını indirdin?”
“Canım istedi…”
“Söylemiştim sana David…”
“Oscar, sus…”
“Fanilalı! Araya girme!”
“Efendim, bir kusurumuz olduysa…”
“Olmadı ama huylandık…”
“Vergi memurunu asansör boşluğuna atanları aramasaydık, size de haddinizi bildirirdik!”
“Efendim siz en iyisi etrafı kolaçan edin, biz zaten akşama kadar buradayız…”
“İyi buradan ayrılmayın, geri döneceğiz.”