Geçmiş Yazlar Arası Yüzme Yarışı
Lale Başcanbaz
Sahile ilk yüzen kazanır bu yazın ödülünü, alır yıllardır bitmeyen müsabakanın püsküllü tacını.
Var gücüyle asıldı küreklere sandalcı. O kürek çektikçe biz de arttırdık görünmez kavganın hararetini. Kendi aramızda kurusıkı laflar atıyoruz sürekli, bazısı isabet ediyor, bazısı sıyırıyor geçiyor.
“Nasıl gördün rüyanda beni?”
“Baka baka çatlatmışsın aynayı tam ortasından, camlar dağılmış, eteklerime yapışmış, ayaklarımın altında kırık kalpler, lades kemikleri…”
“Ne zaman gördün ayna başı mesaimi? Hele ki kırdığım kalpleri”
Saçını atıyor deli deli, yelpazesi elinde sivri dilinin sesini savurur gibi fıldır fıldır yelliyor nefesini. Çıldırdı içten içe aynı mayoyu giydiğimizi görünce, üstelik tıpkısı terlikler annemin hediyesi, gözleriyle söylüyor denk gelir mi böylesi? Birbirine bu kadar benzer mi iki komşu kızı? Kurtulamıyoruz bu deliye döndüren kederli benzerlikten. Kaçıyoruz sürekli kendi kemirgen müsabakamızdan. Ama son vereceğiz birazdan.
Söyleniyoruz sandalcıya çabuk bitir seferini, öfkemizi onda patlatır gibi.
Sandalcı kan ter içinde kalmış, dışarıda dili…
Bakıyoruz kendi uzak sahilimizden beri bizi takip eden mukayese dolu geçmişimize, midemiz bulanıyor sallantıdan. Atlıyoruz denize, fark atmak için benzerimize.