Fark Etmez
Ayşegül Kopdagel
O gün Ercüment’te bir tuhaflık vardı. Elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor, sık sık etrafa bakınıyor, birini bekler gibi ikide bir saatini kontrol ediyordu. Daha bir aydır beraber olduğumuz için huyunu suyunu pek çözememiştim ama ısrarına da dayanamayıp baş başa tatile çıkmış bulunmuştum bir kere. Ne yalan söyleyeyim kapılmıştım Ercüment’e. Birlikte çok eğleniyorduk, lafımız hiç bitmiyordu. Her gün denizde, gecesinde de tavernalardaydık. Sabaha karşı otelin yolunu zor buluyor, yokuşun başına varana dek el ele tutuşarak birbirimizden güç alıyorduk. Birlikte uyuduğumuz her gece bir öncekinden daha renkliydi.
O akşam da tavernada ayırttığımız masamıza kurulduk. Birer kadeh rakı içtikten sonra işte bu kız geldi yanımıza. Sarıldı öptü Ercüment’i, bana da selam verdi. Davetimizi beklemeden oturdu masamıza. Peşinden atlı koşuyormuş gibi iki kadehi devirdi art arda. “Ercüment çalardı ben söylerdim yazlıkta, ne güzeldi o günler değil mi Ercü’cüm,” dedi ağzını yaya yaya. Ercüment de başıyla onayladı, iç geçirdi. Kız “Bu gece sizin odanızda kalabilirim değil mi?” diye sordu. Ercüment “Olur, fark etmez,” dedi. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuş olacaktım ki otele varana dek tek kelime etmedim. Onlar birlikte odaya çıkarken ben gelmeyeceğim dedim. Ercüment “Olur, fark etmez,” dedi.